Ekranların sevilen ismi Acun Ilıcalı, yaptığı işlerle ve özel hayatıyla çok konuşulan bir isim. Özellikle Şeyma Subaşı ile yaşadığı uzun sevgililik ve kısa süren evlilikle gündemden hiç düşmeyen Ilıcalı, bunun yanında son derece başarılı bir televizyoncu. Bugün çok zengin bir iş insanı olmasının yanı sıra, zamanında çok büyük acılar çekmiş ve bu noktaya tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş olan Ilıcalı, hayat hikayesini anlattığı açıklamalarıyla duyanları göz yaşlarına boğdu. İşte Acun Ilıcalı’nın hem acı hem de başarı ile dolu hayat hikayesi.

Başarılı televizyoncu Acun Ilıcalı’nın hayatındaki en trajik olay hiç şüphesiz trafik kazasında yaşadığı kayıplar. Ilıcalı, o yaşananları şu sözlerle anlattı: “Çok sevdiğim babaanne ve dedemi trafik kazasında yitirdim. Karşıdan karşıya geçiyorlardı. Bir arabanın altında kaldılar. Bu olaydan 4 yıl sonra aynı korkunç kader bu kez anne-babamı buldu. Ben 19 yaşında evlendim. Bir kızım oldu. Kızım henüz 10 aylıktı. Annem ve babamla Bodrum’a tatile gidecektik. Benim son anda işim çıktı, “Siz gidin daha sonra geleceğim” dedim. Kızım Banu da onların yanındaydı. Balıkesir’i geçmişler. Babam sakin sakin konvoyu sollarken, bir anda karşısına 180’le gelen bir araç çıkmış ve kafa kafaya çarpışmışlar. Annemle babam orada rahmetli olmuş. Kızım çok ağır yaralanmış. Balıkesir Devlet Hastanesi’ne gittim. Bir adam duruyor. Adamın yanına gittim. Annemi sordum. “İlknur Ilıcalı ile görüşmek istiyorum” dedim. Adam bir deftere baktı ve sayfayı çevirdi “Ölmüştür” dedi. “Ergün Ilıcalı ile görüşmek istiyorum” dedim. “Ölmüştür” dedi. Ben şoktayım ve kızım Banu’yu soramıyorum. Sadece vücudunda 18 kırık vardı. Düşünün o zaman henüz 10 aylıktı. Dünyada, bundan daha büyük bir acı olamaz herhalde. Öyle bir acıydı ki, kızımın yaşamasına sevinememiştim bile. Banu’nun o kazadan sağ çıkması gerçekten mucizeydi. Ben o yüzden kızıma “mucize çocuk” derim. Yaşadığım bunalım sonucunda eşim Seda’dan ayrıldım. Ailemi trafik kazasında kaybedip, sonrasında ilk eşimden boşanınca ben de ipler tamamen koptu. Herkesin bir gün öleceğini, hayatın anlamsız olduğunu düşünerek ölümden hiç korkmadan yaşamaya başladım. Gidip motosiklet aldım. Sonra büyük bir kaza geçirdim. Bir araba soldan gelip çarptı. Arkamda da yakın arkadaşım vardı. O da o kazada vefat etti. Benim ise sol kolum kırıldı. 2 ay hastanede yattım. 36 dikişli bir ameliyat geçirdim ve koluma platin takıldı. Yani ben de mucize eseri yaşıyorum.” diye konuştu. Acun Ilıcalı gibi başarılı bir televizyoncunun şaşalı hayatı bu yaşadıklarının tam tersi bir etki yaratsa da, ünlü televizyoncu acı dolu zamanlar geçirmiş.”

İLGİLİ MAKALE  Acun Medya akademiye nasıl girilir?

Acun Ilıcalı, bu yaşananların ardından her gence umut ışığı olacak bir başarı hikayesi sergiledi. Bu konuda yaptıkları örnek olunası Ilıcalı, gençlere önemli tavsiyelerde bulunmuştu. Acun Ilıcalı, özellikle “Kendinize hedef koymayın” sözleriyle oldukça şaşırtırken, başarıya giden yolu bambaşka bir perspektif ile anlattı.

Acun Ilıcalı'nın serveti ne kadar?

“Koyduğunuz hedefin doğru olduğunu nereden biliyorsunuz ki, o hedefe doğru gidiyorsunuz?”

“Hayatım boyunca kendime hiç hedef koymadım. Dünyadaki en sakat şey ne diyorsanız, bütün gençlere de tavsiyem, kendinize hedef koymayın! Çünkü yaşınız ve tecrübeniz o hedefin doğru olup olmadığını analiz edebilecek durumda değil. Kendinizi doğru da analiz edemezsiniz. O koyduğunuz hedefin doğru olduğunu nereden biliyorsunuz ki, o hedefe doğru gidiyorsunuz? O hedefin doğru olduğunu bilmiyorsunuz ki! Uzakta bir hedef koymamak lazım. Yani bence çok yakın vadeli hedefler koyarak bir tık sonrasını düşünmek lazım. Benim hayatım boyunca yaptığım o oldu. Ben bir kanal sahibi olayım diye hedeflemeyi bırakın, benim o zaman en en yüksek hedefim bir müdür olayımdı. Hani sorsan “Ne olursun ileride?” diye, en iyi ihtimalle “Müdür olurum ama onu da olabilir miyim, bilmiyorum.” derdim. Yani oradan, önce bir prodüksiyon sahibi oldum, şimdi bir kanal sahibi oldum. Aklımın ucundan geçmezdi yani. Buradaki sebep şu: Ben hep ruhumun götürdüğü yere gittim.”

Ilıcalı, sözlerine “Demek ki burada asıl insanın ruhu önemli bana göre. Yani ruhunda bir insanın atılım yapma ya da daha yeni bir segmente geçme konusunda dürtü yoksa olmaz. Bende hastalık bu yani napayım var yani. Rahat duramıyorum. Yoksa da zorlamayacaksın o zaman. O motivasyon ihtiyacını bulacak bir ruh hali gerektiriyor. Ama benim şöyle bir özelliğim de vardır, ciddi Pollyanna’yımdır ben. Tahmin edemeyeceğin derecede. Ne olursa olsun ben mutlaka onda iyi bir şey bulurum. O da beni motive ediyor. Motivasyonu elde etmem gereken malzemeyi kendime çok iyi yaratırım. Yani en kötü şey olsun bana anlat mesela başına gelen… Ben şimdi kot dükkanında batmasam Bağdat caddesinde benden kot alıyordunuz. Ama benim için o dönem hayatımın en büyük faciasıydı. Rahmetli annemlerden kalan bütün parayı kot dükkanında batırıyorum. Düşünsene sıfırlıyorum kendimi. Aslında meğerse sıfırlamam gerekiyormuş. Arındım para olayından o dönemde. Bizi ekranda görenler, adam jüri koltuğuna oturmuş ahkam kesiyor zannediyor. Onun arkasında, bizim şu an ortalama çalışma süremiz abartısız18 saat. Ben ofise 10’da giriyorum, sabah da 6’da çıkıyorum. Bu arada tamam arada kendimize ayırdığımız vakitler var; ama yani 18 saat çalışıyoruz, şu anda bir kanalın sorumluluğu üzerimizde çünkü. O gördüğünüz prodüksiyonun aslında finansı da var, lojistiği var, insan kaynakları var, bir sürü şey var. Zekânın olduğu yerde, iyi niyet de varsa, insanlar ruhlarını bir işe veriyorlarsa… Bak mesela televizyonculuktan mezun oldum diye gelen adam, bir sıfır mağlup başlar bende. Sebebi de ne biliyor musun? Eğer okullu birini alacaksam ben Boğaziçi İnşaat’tan birini alayım daha iyi bana. Zekâsı daha yukarıda birini alayım eğer okullu birini alacaksam. Yoksa çekirdekten gelen birini alacaksam ona da sıcak bakarım. Bizim kendi içimizdeki ekip ciddi bir ekip. Bir de ruhumda hep şu vardır benim, ben şimdi kendimi iyi bulurum; ama yüzde kaçla oynayabilirim? Ben size söyleyeyim: Ben yüzde 50 ile oynarım; ama iyi bir yüzdedir yüzde 50. Bir fikrin hayata geçip geçmemesinde karar verme anında söylüyorum… Ben bir ekip kurdum şimdi kendime 8 kişilik. Bir fikri oradaki herkes kabul ettiği zaman hatalı çıktığını hiç görmedim biliyor musunuz? Çünkü sekizi birden de artık bir işte yanılamıyor. Aradaki çatlak sesleri değerlendirip hepimiz üzerine kafa yoruyoruz. Bütün sistemimiz bu aslında.” diye devam etti ve pek çok insana örnek olacak başarı hikayesinden bahsetti.